15 Eylül 2012 Cumartesi
Daha neler göreceğiz..
Yekta Güngör Özden
1970’lerde başlayan sıkmabaş yaygarası başörtüsü ve türban
yalanıyla son dönemecini aldı. İktidar, cami-mescit, tarikat-türbe,
siyaset-sokak baskısı altında Anayasa ve yasalarla oynayarak yargı kararlarını
aşıp sıkmabaşı yaygınlaştırma amacına ulaştı. Ama, yapılan-yapılacak
düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi kararını ortadan kaldıramayacağı gerçeğini bir
türlü kavrayamadı. Yaranma ve yanaşma çabasındaki sözde hukukçularla aşama
kazandığını sanarak hukuk suçlusu oldu. Anayasa Mahkemesi’nin 1989/1-12 sayılı
kararının dayanağı olan Anayasa’nın 2., 24., 174. maddeleriyle Başlangıç
bölümünde bir değişikliğe gidilmeden karara aykırı uygulama olanağı aramak ve
kimi maddelerle oynayarak amacı sağlamak asla sağlıklı değildir. Asla hukuksal
değildir. Devlet biçimi cumhuriyeti olumsuz etkileyecek her öz değişikliğini
Anayasa Mahkemesi biçim yönünden ele alıp denetleyebileceği gibi koşulları
dışındaki biçim değişikliğine doğrudan elatabilir. Yeter ki dâva açılmış olsun.
Mahkemenin yapısından, iktidar ilişkilerinden ya da bilinmeyen nedenlerden
umutlananlar her zaman yanılabilirler.
Siyasal partilere güvenilemeyeceğinin en yeni örneğine
herkes tanık olmuştur. İktidarın sözlerine çocuklar bile güvenemez. Konunun
üniversitelerle sınırlı kalacağını sanmak aldanmaktır. Şimdiden ilköğretimde
bile sıkmabaşlılar boygöstermeye başladı. Çarşafla sınava girenler var. Bir an
için öğretim ve yargı kürsülerinde sıkmabaşlı bayanları, devlet birimlerinde
bohçabaşlı müdürleri, memurları, uzmanları, hastane ve polis karakollarında
kapalı giysili görevlileri düşünmek yeter. Nedir, ne oluyor? Herkes böyle olsa
elde edilen, kazanılan nedir? Üniversiteyle yetinmeyeceklerini kadın-erkek AKP
militanları açıklıyor. Yavaş yavaş her yere yayacaklar. Üniversiteyi bitiren
kızlar “Neden mesleğimi sıkmabaşla yapamıyorum?” diye dayatacak. Yarın,
devletin her organında, her biriminde olay çıkartıp dinci sistem çığlıklarını
artıracaklar. Çenesi düşüklerle çenebazlar çenelerinin bağlanmasına râzı olmaz,
bununla yetinmezler. Görünen köy kılavuz istemez. Kindar, düşmanca bakışlarla
sergilenen, pankartlarla açıklanan lâik devlet karşıtlıklarına, şirretçe
konuşmalara bakmak yeter. Ülkenin nice yaşamsal sorunu sahipsiz. Bunlara
değinen yok. Gözleri kararmış biçimde, hiç bir şeye aldırmadan, hukuk
dinlemeden, yargıyı saymadan, Anayasa’ya sadakat andına dudak bükerek bildiğini
okuma efeliği çok şey yitirilmesine neden olmaktadır.
Olağan, alışılmış-geleneksel başörtüsü her yerde serbest.
Böyle örtü kullanarak üniversiteye gidip gelene de bir şey söylenmiyor. Derse
başaçık girilir. Sıkmabaş dayatması dinci düzen girişimidir. İktidar çağdaşlığı,
demokratlığı, başı açık öğrenciliğin erdemini sağlayamadı. İlericilerin
dağınıklığı, ilgisizliği, tembelliği günümüzdeki sonucu getirdi. Ödünlerle Türk
Devrimi’ne, hukuka, yargıya, uygarlığa, çağdaşlığa kıyıldı. Türkiye’ye yazık
oldu. Ülkeyi imamistana çevirmeye çalışıyorlar. Eğitim-öğretim için, haklar ve
özgürlükler için, bağımsızlık ve demokrasi için, yükümlülükler için, sağlık,
sosyal güvenlik, işsizlik, ulaşım, iletişim için, ahlâk ve adalet için, yargı
bağımsızlığı, üniversite özerkliği için, ekonomi için, dış ilişkiler için,
Lozan için, Trakya için, terör için, adaların silahsızlandırılması için çaba
yok. Tersine Patrikhane’nin ekümenlik savı ve Ruhban Okulu açılması için destek
var. Enerji sorunu için yeterli çalışma yok. Ocak ayının son günlerinde yine
taşıt kundaklamaları oldu. DTP’liler yine kışkırtıcı-sakıncalı konuşmalarını
sürdürdüler? Ne yapıldı?
Devleti yönetemeyen, gerici-tutucu kesime yenik düşen
siyasetçileri bırakıp yargıçlar yönetiyormuş gibi yazılarla kamuoyunu yanıltan
yanaşmalar türedi. Hukuk, devlet, yargı ve görev bilincinden yoksun medya
militanları karşıoylarla kararları bile ayıramıyor. Üstelik çarpıtıyor,
saptırıyor. Atatürk cumhuriyeti, lâiklik karşıtı bu eski hükümlüler Türkiye
karardıkça zil takıp oynuyorlar. Hınçlarını alamadıklarından sürekli kin
kusuyorlar. Okuduğunu anlamayan, bilgiçlik taslayarak bilgisizliğini ortaya
koyan eski faşist, yeni liberal özentileri önceleri kutladıkları kimseyi sonra
kötüleyen ikiyüzlü çıkarcılardır. Yalakalığına soyundukları kimse umdukları
gibi davranmayınca değişik nedenler ve bahanelerle kötülemeye kalkışan softa ve
molla yapılılar toplumun yüzkarasıdır. Dinci diktaya gidişi söyleyip yazıyoruz.
Sansürcü ve iktidarcı medya yer vermediği için niteleme yeni sanılıyor.
“Sıkıntıyı gidermek, sorunu çözmek, özgürlük sağlamak” savlarına kargalar bile
güler. Zaman neler gösterecek göreceğiz, izleyeceğiz. Cumhurbaşkanı’nın
halkoylamasına gideceğini sanmıyorum. Temeli sakat olan halkoylaması duruma
geçerlik kazandıramaz. Yasama organının dokunamayacağı, elatamayacağı,
değiştiremeyeceği Anayasa kurallarıyla oynanarak alınan sonuçlar eylemli
biçimde yürürlüğe konulsa da sakatlıktan kurtulamaz.
Örnek
Kimi öğretim üyelerinin Atatürk’e hakaret ettiği bir ortamda
İstanbul-Bahçelievler Belediye Başkanı Atatürk’ün Büyük Söylevi’yle Mehmet
Akif’in yaşamı ve anılarını bastırıp bölgesindeki tüm eğitim ve öğretim
kurumlarına dağıtmış. Onar bin tane basılan yapıtlara ilişkin açıklamasıyla
AKP’li Başkan Osman DEVELİOĞLU partililerince örnek alınmalıdır. Başkanı bu
soylu girişimi nedeniyle kutluyorum.
Konuk Başbakan
Türkiye ve Yunanistan Başbakanlarının sarmaş-dolaş sayılacak
yakınlıklarına bakıp işlerin iyi gittiğini sanmak yanılmadır. Yunanistan
Başbakanı elde ettikleri kazanımlar nedeniyle Türkiye’ye geldi. Trakya, Ege,
Kıbrıs, AB konularında koşullu okşayış sözlerinden başka bir şey elde edemeyen
yan Türkiye’dir. İktidar ziyaretle neyi çözümlediğini, neler sağlandığını,
neleri giderip önlediğini açıklayamamıştır. Ödünler veren, yitiren, bir şey
elde edemeyen yan olarak kalmaktan ötede Patrikhane’nin ekümenlik savıyla
Ruhban Okulu isteklerine de destek veren sorumsuz açıklamalar birbirine
eklenmektedir.
Ekonomi
Borsa dalgalanmaları, ABD açılımları sorunu çözecek etkide
görünmüyor. Son beş yılda %90’ı bulan artışla 238 miyar dolara ulaşan toplam
dış borç ekonomi alanında özenli çalışmaları gerektirirken ortada bu yolda bir
çabanın belirtisi görülmemektedir. Siyaseti yönlendirecek değişim olasılıkları
herkesi düşündürmelidir.
Önerim:
Kitap sevgisinin gereği olan önerileri içtenlikle
sürdürüyoruz. Behzat ŞAŞAL’ın Akasya Kitap yayınları dizisindeki “Cumhuriyete
Gölge Düşürenler” ile “Güldürürken Düşündüren Nasrettin Hoca’ya Çağdaş Bakış”
adlı iki yapıtını okurlarımıza salık veriyoruz. Yararlanacakları bilgileri
içeren iki doyurucu çalışmadır.